Tehlikeyi çocuğa öğretmenin en önemli etkenlerinden biri, çocuğun ‘kural’ tanıyor olmasıdır. Çünkü çocuğu tehlikelerden koruyabilmek için ona bazı şeylerin yasak olduğu öğretilmelidir. Günlük hayatta kuralları olan çocukları tehlikelere karşı  korumak  daha kolay olur. Bu nedenle anne-babalar çocuklarına kural koymakta, yapılabilir ve yapılamazları  oluşturmakta çekinmemelidir. Bir diğer önemli nokta ise,  tehlikelere karşı çocuğu korumak adına, onları cam kavanozda yetiştirmemek gerektiğidir. Problem çözme becerisi ve sosyal muhakeme gelişimi adına çocuğun bazı zor durumlarla karşılaşması onun adına öğretici olacaktır.

Çocuğa yapmaması gereken şeyleri  tekrar tekrar hatırlatmak, onu tehlikelerden uzak tutar. Örneğin balkondayken demirlere tırmanmanın, bıçakla oynamanın, havuza kolluk veya simitsiz girmenin  kesinlikle yasak olduğu belirtilmelidir. Kendi başına hareket etme kabiliyeti artan çocukların fiziksel aktiviteye dayalı kazalar geçirme olasılıkları fazladır. Örneğin anne baba 3-4 yaşındaki çocuğunu bir arkadaşı ile oynaması için bahçede yalnız bıraktığında, önleyemediği ufak kazalar yaşanabilir.  Bu dönemde kazaları önlemek yerine, olay sonrası ağlamaları dindirmek için çözüm aranması sık gözlemlediğimiz bir durumdur ki, uygun olan bunun tam tersi bir uygulamadır.

Çocuklar bazı tehlikelere açık olsalar da anne-babalar, onların adına adeta hareket etmelerini engelleyen bir koruma duvarı örmekten kaçınmalıdır.  Çünkü bu tarz aşırı korumacı tavır, çocukların tehlikeyi öğrenmelerini de geciktirir. Alınacak önlemlerin başında çocuğun  kendine veya bir başkasına zarar vermesini önlemek gelir. Örneğin freni çalışmayan bir bisiklete bindirmek, koruyucu kaskını takmadan bisiklet kullandırmamak gibi temel önlemler alınabilir. Yemek yerken olabilecek kazaları önlemek için ise çocuğun yemeğini ufak parçalara bölmek, kılçık ve kemikleri ayırmak riskleri azaltır.