Din ile ruh sağlığı ilişkisinde, “Din ruh sağlığını korumaktadır” ya da “Din ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir” diyebilir miyiz?

Yrd. Doç. Dr. Halil APAYDIN, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisinde  (Cilt 10 Sayı 2) yayımlanan “Ruh Sağlığı- Din İlişkisi Araştırmalarına Bir Bakış” konulu makalesinde, ruh sağlığı ve din ilişkisini araştırmıştır.

Makalede, konu ile ilgili yapılmış olan araştırmaların bir kısmında ruh sağlığı ve din ilişkinin pozitif, diğer bir kısmında ise negatif çıkmasına etki eden süreçleri ele almıştır.

Ayrıca,  sonuçların farklılaşma nedenleri teorik olarak temellendirilmeye çalışılmıştır. Konu ile ilgili farklı sonuçların ortaya çıkmasına “ruh sağlığı”, “dindarlık”, “dindarlık göstergeleri” vb. gibi kavramlara yüklenen anlamlar ve bu kavramların içerik sınırları ile üzerinde araştırma yapılan deneklerin demografik, kişisel ve çevresel özelliklerinin etki ettiği tespit edilmiştir.

Araştırmanın Sonuç ve önerileri:

Din-ruh sağlığı ilişkisi ile ilgili yapılan araştırmaların bulgularını birlikte değerlendirdiğimizde; “din ruh sağlığını korumaktadır” ya da “din ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir” cümlelerini söylemek mümkün görünmemektedir.

Araştırmaların yönü her ne kadar pozitif bir ilişki yönünde hafif bir ağırlık hissettirse de ilgili araştırmaların bulgularındaki gerek metodolojik eksiklikler gerekse kavramsal sınırlamalar ve tanımlamalar geniş yelpazede bir genellemeyi mümkün kılmamaktadır. Bu belli sonuçlara ulaşılamayacağı anlamına da gelmemelidir. Örneğin, çeşitli fiziksel rahatsızlıklara neden olan maddelerin (sigara, alkol, uyuşturucu vb.) dinlerce yasaklanmış olması bu maddelere bağlı olarak ortaya çıkacak ruhsal sorunlarıortadan kaldırmaktadır. Genel olarak ise farklı faktörlerin çift yönlü bir işleve sahip olduğudur. Yani, bir faktör hem ruhsal sağlığı bozucu hem de düzenleyici bir fonksiyona sahip olabilmektedir.

Çift yönlü sonuçların ortaya çıkmasını tetikleyen yan faktörlerin ilgili araştırmalarda mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Değişkenler arası ilişkinin dikey ve yatay bağlantıları çoklu bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir.

Sorunu etkileyen bir faktörde dindarlık ve dindarlık algı durumlarıdır. Rahatsızlığı doğuran ya da önleyen bir faktör olarak dinin bireye nasıl yansıdığının bilinmesi gerekmektedir. Aynı dinsel argümanlar farklı kişilerde farklı sonuçlara neden olabilmektedir. Bireysel ayrılıklar, kültür, örf-adet, gelenek-görenek, kişilik yapısı, cinsiyet vb. birçok değişken dindarlığı ve dinsel algıyı farklı yönlerde etkileme gücüne sahiptir. Eğer bunlar göz ardı edilirse ulaşılmış olan pozitif ya da negatif sonuçlar tartışmalı olacaktır. Bu alanda çalışmak için ortak çalışmaların yanında ortak ölçekler de geliştirilmelidir.

Ortak çalışmalarda genel nüfusun katmanlarından biri değil bütünü örnekleme dahil edilmelidir. Çünkü aynı sorularla toplumun farklı kesimlerinde, farklı eğitim düzeyine sahip olanlarda ve diğer farklı değişkenlerle kurulan ilişkilerde farklı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Çoklu değişken çalışmaları değişken niteliklerinden kaynaklanan farklılıkların görülmesini kolaylaştıracaktır. Bu konuda genel soru “din ruh sağlığı için iyimidir?” Gerçi buna istatistiksel korelasyonla cevap verilebilir ama bu sorunun bilişsel değeri “yağmur hasat için iyi midir?” sorusuyla karşılaştırılabilir. Toprakta ne yetiştiği, nasıl yetiştiği, yağmurun ne zaman yağacağı ve diğer hangi parametrelerin (zararlı güneş ışınları, hava sıcaklığı gibi) önemli olduğunu bilmediğimiz sürece bu konuda anlamlı bir söz söylemek hemen hemen imkansızdır.