Annelerin yemek konusundaki aşırı duyarlılığı çocuk için yemek yemeyi sorun haline getirir. Anne-çocuk ve anne-baba-çocuk iletişimini zedeler.

Okul öncesi dönemdeki çocuklar daha yavaş büyüdüklerinden çok yemeye gereksinim duymazlar. Genellikle bir yaşından sonra çocukların iştahında belirgin bir düşme gözlenir. Okul öncesi dönemde gözlenen yeme miktarında azalma çocuğun içinde bulunduğu dönemin gelişim özelliklerinden dolayı olabilir

  • Çocuklar anlatılanı değil gördüğünü taklit eder. Bu yüzden anne baba ve çocuğun bakımından sorumlu kişilerin kendi beslenme davranışlarına dikkat etmeleri gerekir. Anne ve baba da yemek seçmeyerek, değişik tatları deneyerek onlara örnek olmalı.
  • Çocuğa yemek konusunda ısrarcı davranılmamalı. Zorla yedirmeye çalışmak çocukta kendi yaşamını kontrol isteğini daha fazla uyarır ve iştah yerine inatlaşma artar. Yemek düşüncesi ‘kontrol ve inat’ gibi olumsuz kavramların bir arada hatırlanmasına sebep olur. Zorla yemek yedirme sonucu oluşacak kısır döngü içinde, çocukla aile arasında iletişim bozulabilir ve çocukta öfke nöbetlerine sebep olabilir.
  • Zamanında ve yeterli miktarda yemediği, etrafı kirlettiği, çok yediği için ya da başka nedenlerle çocuğa baskı yapmak, bağırmak, korkutmak, zorla yedirmeye çalışmak, cezalandırmak gibi davranışlar çocuk üzerinde sonradan düzeltilemeyecek izler bırakabilir.
  • Yemek saati yaklaştıkça çocuğa açlıktan, acıkmaktan söz edilebilir. Yemek sonrasında ise doymaktan bahsedilebilir. Böylelikle açlık-tokluk hissini söze dökerek daha fazla farkındalık kazandırılır.
  • Oyun ile yemek zamanı birbirinden ayrılmalı. Yemekte çocuğun oyun oynamamasına ve oyun sırasında da yemek yememesine özen gösterilmeli.
  • Çocuğun, beslenme gibi temel bir fizyolojik ihtiyacının karşılanmasının aynı zamanda  psikolojik doyumunu da sağlayan bir süreç olduğu unutulmamalı. İnsanlar sevdikleriyle birlikte yedikleri bir yemekte, karınlarını doyurmuş olmanın vereceği rahatlığın ötesinde ruhsal olarak doyum sağlayan duygular yaşar. Ayrıca hayat için önem taşıyan görgü kuralları sofrada öğrenilir. Masa etrafında yaşanılan ve paylaşılanlar çocukların sosyal davranış yapılarını oluşturur.
  • Ebeveyn olarak sizler de iştahsızsanız veya aşırı iştahlıysanız genetik faktörün önemini gözönüne almalısınız.
  • Her çocuğun yemek ihtiyacı ve bünyesi farklıdır, çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın.
  • Çocuğun yemeğini kendisinin yemesi teşvik edilmeli. Fakat yemek yerken yetişkinler kadar becerikli olması beklenmemeli. Dolayısıyla üstüne ve etrafına dökmesi durumunda çocuğa olumsuz bir tepki verilmemeli.
  • Yemek saatleri tüm ailenin katılımının sağlandığı faydalı sohbetlerin yapıldığı çocuğun iyi vakit geçirdiği zamanlar olmasına özen gösterilmeli.