YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, tıp ve hukuktan sonra mühendislik fakültelerine de baraj geleceğini açıkladı. Buna göre, ziraat, su ürünleri ve orman fakülteleri hariç mühendislikte en düşük başarı sırası 240 bin olacak. Mimarlık fakülteleri için de baraj hazırlığı yapılıyor.

YÖK, tıp ve hukuktan sonra mühendislik alanına da baraj getirdi. Ziraat, su ürünleri ve orman fakülteleri hariç, diğer mühendislik alanlarında en düşük başarı sırası 240 bin olarak belirlendi. Buna göre 240 binden düşük başarı sırası olanlar bu bölümlere giremeyecek. Mimarlık fakülteleri için de baraj hazırlığı yapılıyor, ancak henüz sınır net değil. Değişiklikler, bu yıl uygulamaya konulacak.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Saraç, Anadolu Ajansı’nın Editör Masası’nda pedagojik formasyondan üniversite sınavına, bütünlemelerden yükseköğretim yapısına kadar pek çok konuda bilgiler verdi. Prof. Saraç’ın açıklamaları özetle şöyle:
Bugünlerde pedagojik formasyonla alakalı bir çalışma yürütüyoruz. Tabi ülkenin ihtiyaçları ve gerçeklerini de sarfınazar etmeden öğretmen ihtiyacının olduğu yerlere ağırlık vererek, bir formüle varacağımızı düşünüyoruz. Bunu önümüzdeki günlerde belirleme durumumuz olabilir. Milli Eğitim’in iş gücü planlamasına da dikkat etmek durumundayız. Önümüzdeki genel kurulların ilkinde veya ikincisinde bu formasyonla ilgili hangi alanlarda ne kadar verileceği hususunda bir açıklamamız olacak.

BU SENE YAPISAL BİR DEĞİŞİKLİK ÖNGÖRMÜYORUZ
Bu sene ailelerin rahat olması lazım. Yükseköğretime girişle ilgili yapısal bir değişiklik olmayacak. Geçen sene nasıl hazırlanıyorsa öğrenciler, bu sene de öyle hazırlansınlar. Mevcut sistem girilecek programın gerektirdiği yetkinliği sorgulayan adil bir düzenek. Burada yapısal bir değişikliği bu sene için öngörmüyoruz, böyle bir planlamamız yok.
Sınav sayılarının artmasına biz de sıcak bakıyoruz. Bunun üzerinde çalışma yapılıyor. Fakat bu, bugünden yarına yapılacak, alınacak bir karar değil. Açık uçlu soru, kamuoyunun gündeminde uzun zamandır yer işgal ediyor. Tabii ki açık uçluya geçilmesi taraftarıyız. Yani belli bir matematiksel işlemin varacağı son neticenin yazılacağı veya bir isim veya tarihin sorulacağı, tabii ikinci aşamada yapılacak, açık uçlu az soru da yapılabilir. Bu hususta, ÖSYM gerçekten yetkin, çok geniş bir tecrübeye sahip, yapılabilir. YÖK’ün önceliği, yükseköğretime giriş sınavının değiştirilmesi değil kalitenin artırılması.

2547’Yİ BEN DE TASVİP ETMİYORUM
Hali hazırda 2547’nin yani YÖK’ün kaldırılması sürekli gündemde fakat şu konuşulmuyor, YÖK kaldırılacak ama nasıl bir yükseköğretim inşa edilecek. ‘Kanunun ruhu olur’ diye hukukçuların bir tabiri bulunuyor. 2547’yi ben de tasvip etmiyorum. Ama bu kanunun bir ruhu var. ‘Nasıl bir yükseköğretim’ sualinin cevabının verileceği zihniyet temelinin öncelikle inşa edilmesi lazım. Sonra bunun üzerine binayı kurabiliriz. Biz genellikle birtakım aksaklıklar olduğunda bunu kanunlarda, kurumlarda buluyoruz. Halbuki bu gibi sorunlar uygulamalardan kaynaklanıyor. Bütün dikkatimizi, uğraşımızı, gayretimizi o kanun çerçevesinde iyi sonuçlar elde edebileceğimiz uygulamalara hasrettik. Tabii ki şahsi kanaatimi sorarsanız, YÖK’ün küçültülmesi, yetkilerinin bir kısmının başkaca kurumsal yapılara devredilmesi icap ediyor. Fakat bunun da belli bir süreç içerisinde ve diğer organizasyonların tamamlanmasıyla eş zamanlı yapılması gerekiyor. YÖK’ün yetki devrinin belli bir formatta, altyapıları ve mevzuatı hazırlanmış kurullara devredilmesi süreç içinde gerçekleşebilecek. Aksi takdirde, bir YÖK derken 185 YÖK ile karşılaşılma durumu da var.

AKADEMİK TEŞVİK ÖDENEĞİ YÖNETMELİĞİ HAZIRLADIK
Yüksek lisans ve doktora kriterlerini yükselttik. Tıp ve hukuk gibi programlarda sıkıntılar vardı, onlara yönelik birtakım tedbirler aldık. Yurtdışından alınan doçentlik ve profesörlük unvanlarıyla ilgili bazı sıkıntılar ortadan kaldırıldı. E-kayıt ile öğrencive ailelerine hem nakit hem de vakitten tasarruf etme imkanı sağladık. Akademik teşvik ödeneğiyle ilgili yönetmeliği hazırladık ve sunduk. Sanırım Meclis açılır açılmaz bu hususla ilgili bir kanuni düzenleme yapılacak. Akademik camia için yabancı dille ilgili yeni proje başlattık.

BÜTÜNLEME YETKİSİNİ ÜNİVERSİTELERE DEVREDİYORUZ
Bazı uygulamalarımızı askıya çıkartıyoruz ve bütün yüksek öğretim camiasına da soruyoruz. Daha önce böyle bir uygulama yükseköğretim tarihinde yoktu. YÖK’ün başka konularda da yetki devretmesi için çalışmalarını sürdürüyoruz. Tüm yüksek öğretim sistemini ilgilendiren bir bütünleme sınavı var. Yeni bir yetki devrini de burada açıklayabilirim. Üniversitelerimiz, bütünleme sınavlarına ilişkin birtakım endişelerini ve rahatsızlıklarını, sıkıntılarını ifade ettiler bu konulduğundan itibaren. Biz bugün itibarıyla yükseköğretim kurumlarımıza, öğrencilere eğitim-öğretim dönemi başlamadan önce bildirmeleri kaydıyla bütünleme sınavlarını açıp açmama, yapıp yapmama hususunda yetki devrediyoruz. Sosyal meseleleri ele almaya başladık, kadına yönelik şiddetle ilgili Yükseköğretim Kurulu’nda daimi bir komisyon oluşturduk, çalıştay yaptık. YÖK’ün eski imajını sırtımızda taşımak istemiyoruz. Biz YÖK’ün bugünkü uygulamalarıyla değerlendirilmesini istiyoruz.

DOÇENTLİKTE E-JÜRİ SİSTEMİ
Doçentlik sınav yönetmeliğinde de değişiklikler yaptık, jürilerin tespitini e-jüri sistemiyle elektronik ortama geçirdik. Bu sayede şikayetleri ortadan kaldırmayı amaçladık. Kalite Kurulu’nun yönetmeliğini de hayat geçirdik. Bugünlerde de Kalite Kurulu ile ilgili üye seçimlerine başladık. Bu şekilde YÖK yetkilerinin bir kısmını çok cesaretli şekilde bu Kalite Kurulu’na devretmiş olacak. ‘Yapısal değişiklik’ dediğimiz bir başka husus da misyon değişikliğine gidiyoruz. Üniversitelerimizin bölgesel kalkınmada rolünün artmasını istiyoruz. Bu Kalite Kurulu, misyon farklılaşması, bölgesel kalkınmada üniversitelerin rolünün daha artması, bütün bunlar yüksek öğretimde yapısal bir değişimi tetikleyecek unsurlar.
Türk yüksek öğretim sisteminde 185 üniversite, Meclis’te bekleyen, YÖK’ten geçen 200’e yakın çok geniş bir üniversite yelpazemiz var. Bu üniversitelerin hepsinin aynı tip olmasını, birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Bu, üniversitelerin birbirlerinden farklı değerler üretmesini istiyoruz. Dolayısıyla biz, her üniversitenin uluslararası üniversite yarışına sokulmasını doğru görmüyoruz, bu milli kaynakların heder edilmesidir.

KALİTE KURULU DÜZENLEMESİ
Şu an sadece girdi yani başlangıç kriterleriyle, sürecin ve sonucun, değerlendirilmesini de çıktısını da Kalite Kurulu’na bırakacak bir düzenleme yaptık. Bu, yönetmelik düzeyinde oldu fakat Meclis açıldığında bunu yasal yani bütünüyle idari ve mali açıdan özerk yapısal bir kuruma devretmeyi düşünüyoruz. Milli Eğitim üzerinden Meclis’e böyle bir öneriyi sunmak istiyoruz. Dolayısıyla yükseköğretimle ilgili sorunları yasalarda değil, uygulamalarda çoğunlukla olduğunu görüyoruz. Bu uygulamalarımızın bilimsel, rasyonel ve kabul edilebilir bir düzlemde gerçekleştirilmesini istiyoruz.